www.dunya.com
Haberi
04 Eylül 2012
İŞ KAZALARl İŞYERLERiNiN
KAPISINA KiLiT VURABiLiR.
Haydar Polat, gelişmiş ülkelere göre Türkiye'de iş kazası
oranının oldukça yüksek olduğunu belirterek, "Türkiye'de
özellikle 2012 yılında meydana gelen toplu ölümlü iş
kazaları ülke gündemine damgasını vurdu" dedi.
Ülkemizin en önemli sorunlarından biri iş kazaları. Çoğu
zaman çalışanın canını kaybettiği iş kazaları işverene de
oldukça ağır bedellere mal oluyor. Bu bedel bazen işyerinin
kapısına kilit vurmak anlamına dahi gelebiliyor.
Değişim Yelpazesi'nde bu haftaki konuğumuz Avukat Haydar
Polat. Kendisiyle iş kazaları ve iş kazalarının KOBİ'lere
etkisi üzerine konuştuk.
- Haydar bey merhabalar, bize hukuk dilinde iş kazasını
tanımlar mısınız? İşyerinde meydana gelen her türlü kaza
iş kazasına giriyor mu?
İş kazası, mevzuatta en genel tanımı ile sigortalının,
işverenin emir ve talimatlarında bulunduğu esnada
çalıştığı iş veya işin gereği dolayısıyla aniden ve
dıştan gelen bir etkenle onu bedence ya da ruhça zarara
uğratan olay olarak tanımlanmaktadır.
Sosyal Güvenlik sistemimizde iş kazası ile ilgili en
esaslı tanımlama 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununda
yapılmıştır. Bu tanıma göre;
• Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
• İşverence yürütülmekte olan iş dolayısıyla,
• Sigortalının, işveren tarafından görev ile başka bir
yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen
zamanlarda,
• Emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için
ayrılan zamanlarda,
• Sigortalının, işverence sağlanan taşıtla işin
yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmesi
sırasında,
meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence
veya ruhça zarar veren olayları iş kazası olarak
tanımlamıştır.
- Türkiye'de iş kazaları ne kadar yaygın?
Türkiye gelişmiş ülkelere göre iş kazası oranı oldukça
yüksek bir ülke. Gelişmiş ülkelerde iş kazası oranı yüz
binde 10 iken, ülkemizde bu oran yüz binde 30 olarak
kayıtlara geçiyor. Türkiye'de özellikle 2012 yılında
meydana gelen toplu ölümlü iş kazaları ülke gündemine
damgasını vurmuştu.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının verilerine göre,
yalnızca 2010 ve 2011 yıllarında Türkiye'de 134.718 iş
kazası meydana gelmiş ve bu kazalarda 132.814 kişi
yaralanmış, 1.904 kişi ise hayatını kaybetmiştir.
- Ülkemizde bu kadar yüksek ölümlü iş kazası görülmesini
neye bağlıyorsunuz?
İş kazalarının meydana gelmesine neler sebep oluyor?
Elbette birçok nedeni var iş kazalarının. Ancak
kanaatimce en önemli nedenlerin başında işçinin
bilgisizliği ve ihmali, işveren tarafında ise
bilgilendirme ve kontrol eksikliği geliyor.
İşveren tarafından çalışana yaptığı işle ilgili gerekli
ve yeterli eğitimlerin verilmemesi ve bu nedenle işin
bilinçsizce yapılması sıklıkla iş kazasına yol açıyor.
Ayrıca, çalışana normalin üzerinde fazla çalışma
yaptırılması nedeniyle, meydana gelen dalgınlık ve
dikkatsizlikler, makinaların koruyucularını çıkarmak
suretiyle iş güvenliğinin ortadan kaldırılması,
çalışanın görevi dışında başka bir işte çalıştırılması,
çalışanın iş disiplinine uymaması ve verilen kişisel
koruyucu malzemeleri kullanmaması gibi birçok neden
sayılabilir. Ancak bu nedenlerden iş kazalarının meydana
gelmesinin ardında işverenin veya işveren vekilinin
"gözetim ve denetim görevi"ni layıkıyla yerine
getirmemesi de var. Örneğin, siz işveren olarak işçiye
başına takması için kask ve diğer tüm koruyucu
malzemeleri veriyorsunuz. Ancak işçinin bu koruyucu
malzemeleri kullanıp kullanmadığını denetlemiyorsunuz.
Bu durumda işveren "ben koruyucu malzemeleri vermiştim"
diyerek sorumluluktan kurtulamıyor. İşveren, işçi
sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili alınan tüm
tedbirlerin uygulandığına ilişkin gerekli denetim ve
gözetim görevini yerine getirmek zorunda.
Elbette iş kazalarının en önemli nedenlerden biri de
devletin yetkili kurumlarının, işyerlerinde gerekli ve
yeterli denetimleri yapmaması. Bölge Çalışma
Müdürlüklerinde bu denetimi yapacak müfettiş sayısı
yetersiz. İş Müfettişlerince işyerlerinde, özellikle
ağır ve tehlikeli işler kapsamına giren işyerlerinde
gerekli denetimler yapılması halinde bu kötü tablonun
değişeceği kanaatindeyim.
- Bize biraz hukuki süreçten bahsedebilir misiniz?
Ölümle sonuçlanan bir iş kazası meydana geldi. İşçinin yakını işverene
tazminat davası açıyor. Sonra işvereni nasıl bir süreç bekliyor?
Ölen işçinin mirasçılarının İş Mahkemelerinde açtığı
maddi ve manevi tazminat talepli davalarda, işveren
aleyhine kusuru oranında tazminat ödenmesine karar
veriliyor. Yani, işverenin bu kazanın meydana
gelmesinde ne kadar kusuru varsa o oranda sorumlu
tutuluyor. Bazı durumlarda işveren yüzde yüz kusurlu
iken bazen tüm kusur işçinin olabiliyor. İşverenin
kusuru yoksa işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili tüm
önlemleri almışsa bu durumda hukuki bir sorumluluğu yok.
Ancak işveren bu iş kazasının meydana gelmesinde ağır
kusurlu ise işveren yüklü bir tazminat ödemek zorunda
kalıyor. Bu davalara SGK'nın açtığı rücu davaları da
eklenince işverenin karşısına çok ağır bir tablo
çıkıyor.
- Sözü geçen tazminatlar ne kadar?
İşverenin ağır kusurlu olduğu ölümlü iş kazalarında, İş
Mahkemelerince ortalama 400.000 TL ila 450.000 TL
tazminata hükmediliyor. Bu rakamlar, ölen kazalının
yaşı, aldığı ücret, mirasçı sayısının yüksek olması gibi
etkenlerle daha da yükselebiliyor. Elbette işverenin
kusuru oranında düşebiliyor da.
Ayrıca, SGK ölümlü iş kazası nedeniyle işçinin
mirasçılarına bağladığı geliri de işverenden kusuru
oranında geri alıyor. Bu durum çoğunlukla küçük ve orta
büyüklükte bir işletmenin kapısına kilit vurduruyor ya
da çok ciddi ekonomik bir yük yaratıyor.
- İş kazalarının sonucunda işveren sadece maddi olarak
mı cezalandırılıyor?
Hayır. İşveren işçinin ailesine tazminat ödemenin yanı
sıra Ceza Hukuku bakımından da sorumlu tutuluyor.
İşveren ya da işveren vekilinin işçi sağlığı ve iş
güvenliği ile ilgili gerekli tedbirleri almaması
nedeniyle meydana gelen ölümlü iş kazalarında işveren 2
yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile yargılanıyor. Ceza
Mahkemesince yapılan yargılamada işveren kusurlu
bulunursa ceza alıyor.
- İşverenin kusuru nasıl saptanıyor? Bize bir örnekle
açıklayabilir misiniz?
İşverenin kusuru Mahkemenin görevlendirdiği bilirkişiler
vasıtasıyla tespit edilmekte. Konusunda uzman bilirkişi,
iş kazasının meydana geldiği yere giderek gerekli keşif
ve incelemelerini yapar, kazaya tanıklık yapan varsa
onları dinler ve raporunu hazırlayarak Mahkemeye sunar.
Bilirkişi raporunda, bu iş kazasının meydana gelmesinde
işverenin ve işçinin kusuru ayrı ayrı tespit edilir.
Mahkemeler, bu bilirkişi raporu doğrultusunda karar
verirler.
Örneğin, bir tekstil atölyesinde kesim makinasının
koruyucu parçası işverence üretimi arttırmak için iptal
ediliyor. İşçi kumaşı kesime verdiği sırada koruyucusu
olmayan kesiciye elini kaptırıyor ve yaralanmasına sebep
oluyor. Bu durumda işveren ağır kusurlu sayılıyor. Çünkü
iş kazasını önleyecek olan koruyucu malzemeyi iptal
etmiş ve bu iş kazasının meydana gelmesinde ağır kusuru
var. İşçi ise çalışırken gerekli dikkati ve özeni
göstermeği için tali kusurlu sayılıyor. Bu tip bir iş
kazalarında genellikle işverene yüzde seksen civarında
bir kusur veriliyor. İşçiye ise, gerekli dikkat ve özeni
göstermediği için yüzde yirmi civarında bir kusur oranı
veriliyor. Elbette her iş kazası kendi özgül
koşullarında bilirkişilerce ve Mahkemece
değerlendiriliyor.
- İşveren iş kazası sonucunda ağır tazminat bedelleri
ödememek için ne tür önlemler almalıdır?
İşverenin böyle ağır bir tabloyla karşılaşmaması için
işyerinde İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku'nun emrettiği tüm
tedbirleri alması ve denetim ve gözetim yükümlülüğünü
layıkıyla yerine getirmesi gerekmektedir.
Ayrıca, işveren iş kolu itibarıyla işçi sağlığı ve
işyeri güvenliğiyle ilgili alınması zorunlu tüm
tedbirler de almalıdır.
İşveren, iş güvenliği ve işçi sağlığı ile ilgili tüm
tedbirlerin alındığına, çalışanlara gerekli eğitim ve
sertifika programı uygulandığına ve işverenin denetim ve
gözetim yükümlülüğünü yerine getirdiğine ilişkin belge
ve bilgileri sunup kusursuzluğunu ispat edemediği sürece
meydana gelen iş kazalarından gerek maddi gerek cezai
boyutuyla sorumlu tutulur.
- İş kazası ölümle sonuçlanmadığı takdirde benzer
cezalar uygulanmakta mı?
Yine ağır maluliyetlere yol açan yaralanmalı iş kazaları
ve meslek hastalıklarında da durum farklı değildir.
İşveren bu durumda da işçinin iş gücünü kaybetmesi
oranında tazminat ödemekle sorumlu tutuluyor. Yine
yaralanmaya sebebiyet verdiği için Ceza Mahkemesinde
yargılanıyor.
- Sizce iş kazaları nasıl önlenebilir veya daha gerçekçi
bir bakış açısıyla azaltılabilir?
Ülkemizde yaşanan iş kazalarının önlenmesi ve ortaya
çıkan tüm bu mağduriyetlerin önüne geçmenin yolu
devletin, işverenin ve çalışanın üzerine düşen
yükümlülüklerini layıkıyla yerine getirmesinden geçiyor.
En özet anlatımla, devlet çalışma yaşamı ile ilgili
yasalarını ve mevzuatını uygar ülkeler standartlarına
getirecek, bu yasaların uygulanıp uygulanmadığını
denetleyecek.
Dünyada çalışma yaşamını düzenleyen en büyük kurum
Uluslararası Çalışma Örgütü'dür. Bu örgüt (ILO) ,
sosyal adalet ilkesi, evrensel insan ve çalışma
haklarının korunması temelinde kurulmuştur. ILO,
uluslararası çalışma standartlarını sözleşmeler ve
tavsiyeler yoluyla ifade etmektedir. Türkiye'deki
çalışma yaşamı ve standartlarının ILO'nun belirlediği
seviyelere getirilmesi gerekiyor.
İşveren, yasanın uygulanmasını emrettiği tüm
yükümlülüğünü layıkıyla yerine getirecek, teknolojisini
yenileyecek, denetim ve gözetim yükümlülüğünü aksaksız
uygulayacak.
Çalışan da, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili
alınan tüm düzenleme ve tedbirleri gerekli dikkat ve
özeni göstererek uygulayacaktır.
Unutmamak gerekir
ki, gelişmiş ve uygar bir ülke sayılmanın kriterlerinden
biri de iş kazalarının oranının düşük olmasıdır. Bu aynı
zamanda ülkenin çalışanına ve emeğe verdiği saygının da
bir ölçütüdür.
04 Eylül 2012
Orijinal haber: